Din ve Devlet İlişkisi

 Aziz müminler, muhterem Müslümanlar, geçen cuma da ifade ettiğimiz gibi günümüzün konuları bütün yoğunluğuyla, çoğunluğuyla devam ediyor.

Bir yandan kurban hazırlıkları, kurban bayramına hazırlıklar devam ederken öbür taraftan hac dediğimiz ibadet bütün hızıyla devam ediyor. Bu arada da ayrıca dünyamızda Müslümanları çok yakından ilgilendiren olaylar, meselelerdir.

Bölgemizde Orta Doğu dedikleri yakın çevremizde bir hayli dikkat çekici olaylar devam ediyor. Bu da yetmiyormuş gibi kendi yurdumuzda bahusus Doğu, Güneydoğu bölgesinde yine korkunç olaylar, felaketler, musibetler, belalar alabildiğine devam ediyor.

Bütün bu olaylar, olup biten hadiseler içerisinde biz Müslüman olarak derin derin düşünmek durumundayız. Muhakkak ki duygularımız ortaktır. Müslüman olarak hissiyatımız, hassasiyetimiz, duygularımız müşterektir. Ama

bu şahıstan şahısa dereceli olarak değişebilir. Ona bir şey demiyorum ama mutlaka bu olaylar karşısında insan olarak, Müslüman olarak, mümin olarak ve bu memleketin insanı olarak duygusuz kalmak mümkün değil. İlgisiz kalmak mümkün değil. Şahsen,

Ben fevkalade rahatsızım. Gerek bu cinayetler gerekse haftanın muhtelif gecelerinde özel televizyon kanallarında bahusus özel televizyon kanallarında yapılan suistimaller bir takım devlet bankalarının

nasıl vurguncular tarafından milyarlarca soyguna tabi tutulduğu ve bu Müslüman milletten toplanan vergilerin nasıl kaçakçılara, nasıl hırsızlara, nasıl vurgunculara akıp gittiğini özel televizyon kanallarında, programlarında seyretmekten vallahi fevkaladır hassızım.

altında yaşadığımız idare, rejim, sistem neresinden tutsanız vallahi umraniye çöplüğü gibi pislik kokuyor. Patlayacağı günü bekliyoruz. Sistem iyiden iyiye tutmuş durumda. Eğitim sistemi tümüyle tamamıyla çökmüş durumda. Ekonomik sistem tamamen

bayatlamış, bitmiş, çökmüş durumda. Enflasyon dedikleri canavarı görüyorsunuz. Kâfir devletlerin paraları ha bile başını almış gidiyor. Müslümanın haysiyeti, şerefi para olarak tamamen sıfıra inmiştir. Türk parasının hiçbir değeri ve ekonomik kıymeti kalmamıştır.

Böyle giderse dünyamız tamamen zehir olacağı gibi vallahi dini hayatımız da sıfır olmaya gidiyor. Dini hayatımız. Dini hayatımız da hızla çökmeye devam. Çünkü dünya olmadan din olmaz. Dünya olmadan din olmaz. Müminler bunu kafamıza iyi koyalım. Allah-u Teala dinini

dünyada tatbik etmek için göndermiştir. Dünyanın dışında din yoktur. Dünyanın dışında din yoktur, İslam yoktur. İnsanların dışında İslam olmaz, din olmaz. Ahirette din yoktur. Ahirette din olmaz, ahirette İslam olmaz.

Öldükten sonra cihat olmaz, öldükten sonra namaz, abdest, oruç, hac, zekat, kurban olmaz. Hep dünya içindir, dünyadadır. Dünyayı sıkı tutmak lazım, dünyaya hakim olmak lazım. Devlete hakim olmak lazım, millete hakim olmak lazım. Dini esasları devlete hakim kılmak lazım. Başka çare yok. Böyle giderse kimse kimseye selam vermeyecek. Kimse kimseye yardım edemeyecek.

Kimsenin parası kimseye fayda vermeyecek. Böyle giderse hayırlar, hasenatlar kesilecek. Böyle giderse kurban kesmek çok zor durumlara girecek. Normal bir kurban sığır 17 milyon, 18 milyon. Bunu herkes alamayacak, kesemeyecek, yapamayacak. Dini hayatımız çöküyor, ahiret hayatımız bitiyor. Böyle giderse dünyadan daha ahiretlerine mahrum kalacağız.

Bu sistemin değişmesi lazım. Devletin değişmesi lazım. Dinle devlet barışması lazım. Dinle devletin birleşmesi lazım. Dinle devletin bütünleşmesi lazım. Dinle devletin barışması lazım. Bunu millet anladı. Fakat devleti idare edenler vallahi anlamadı. Bunu millet anladı.

Vefat eden Cumhurbaşkanı'nın cenazesinde bütün millet dehşetle bu mesajı verdi, bu manayı gösterdi, bu gayeyi gösterdi, bu arzusunu gösterdi. Yetmiş yıldan beri dinle devlet ayrıydı, o cenazede Fatih Cahnisi'ne dinle devlet birleşti mi birleşmedi mi? Birleşti. Millet bunu istiyor. Din ve devlet ayrılığı olamaz.

İşte kan gövdeyi götürüyor. Kan gövdeyi götürüyor. Masum askerler öldürülüyor. İnsanlar kaçırılıyor. Bakın akşam gördünüz işte şantiye basılıyor ve 16 kişi kaçırılıyor. Öğretmenler, memurlar, amirler, mühendisler, mimarlar hiçbir şekilde öne alınmıyor. Bunun sebebi sistemdir, düzendir, rejimdir. Kimse başka evde bir şey aramasın. Allah'ın nizamı konmuş

Efendiler şu noktada, şu hususta ittifak etmemiz lazım. Bunu her yerde söylüyoruz. Her konferansta, her seminerde, her toplantıda ben bunu söylüyorum. Bir noktada anlaşmamız lazım. Bizi yaratan Allah'tır. Burada anlaşmamız lazım. Yok bizi Allah yaratmadı diyorsanız tamam. Sizin yolunuz size, bizim yolumuz bize. Allah yarattı diyorsanız bunu generaller

kabul ediyorsa, bunu profesörler kabul ediyorsa, bunu bakanlar kabul ediyorsa, bizi Allah yarattı diyorlarsa, Allah yarattığına göre yarattığı insanın hukukunu, kanununu, düzenini, nizamını aynen yarattığı insana uygun olarak bildirip bildirmediği konusunda da ittifak etmemiz lazım. Diyeceksiniz ki, kalkıp açıkça erkekçe, Allah insana

insanları yaratmıştır ama insanları kendi haline, kendi keyfine, kendi havasına koymuştur. Hiç kitap göndermemiştir, kanun göndermemiştir, hüküm vermemiştir. Allah insanlara karışmayacağını söylemiştir demeniz lazım. Bunun üstüne belge göstermeniz lazım, ispat etmeniz lazım. Ama Kur'an ortadayken insanların hayatını, yaşayışını, alışını, verişini

Nasıl evleneceğini, nasıl nikahlanacağını, nasıl devlet kuracağını, nasıl hükümet kuracağını, nasıl siyaset yapacağını, yeryüzüne Allah'ın dinini nasıl hakim kılacağını Kur'an-ı Kerim elimizde, önümüzde, gözümüzde, gönlümüzde açıkça ispat ettiğine göre Kur'an elimizde olduğu müddetçe bizi kimsenin kandırmaması lazım. Ama kandırılıyor millet.

Şu anda icranın başında, en sorumlu makamın başında bulunan zat, 19 Mayıs münasebetiyle gençlerle yaptığı konuşmada, gençler diyor, tek bir kitap olan Kur'an'a bağlı kalmayın, Kur'an insanların mutluluğunu engelliyor diyebiliyor. Vallahi böyle konuştu. Hale bakın, bunun siyasetle şunla bununla alakası yok.

Bunun imanla alakası var, bunun Allah'la alakası var. Allah'ın gönderdiği kitap insanların mutluluğunu engelliyormuş. Niye Allah'ın insanlara kastı mı var? Yaratsın da peşinde bir kitap göndersin de bu insanlar mutsuz olsun. İnsanların mutsuzluğu Allah'a zevk mi veriyor haşa? İftira. Bundan daha büyük iftira olamaz. Kur'an-ı Kerim'de وَمَنْ اَزْلَمُ مِمَّنْ اِفْتَرَىٰ عَلَى اللّٰهِ

Allah'a yalan iftira edenden daha kafir kim vardır diyor. Ayet bu. Allah'a iftira edenden daha kafir kim var? Allah'ın gönderdiği insanların dünya ve ahiret saadetini temin için gönderdiği Kur'an'a,

insanların mutluluğunu engelliyor demek vallahi iftiradır, billahi iftiradır. Allah'a iftira edenden daha büyük kâfir olamaz. Peki ne olacak Müslümanlar? Temel itikâbî meselelerde anlaşamazsak nasıl ittifak edeceğiz? Nasıl bu insanları bir noktaya getireceğiz? Nasıl bu kokuşmuş düzenin altından kalkacağız?

Vallahi böyle giderse felakete gidiyoruz. Ahlak, maneviyat, hakikat her şey çöküyor, alabildiğine çöküyor. O gün bir sohbete bir yere götürmüşlerdi beni. Sohbetten çıkarken sivil sohbete katılmış bir kardeşimiz kimliğini gösterdi. Hocam ben dedi falan bölgede dedi komiserim, karakol komiseriyim dedi.

Allah razı olsun dedi. Sohbetlerinizi dinliyoruz. Müsade ederseniz dedi arabam var. Evinize kadar ben götüreyim. Hem de bazı dedi ibret verici şeyler aktarayım dedi. Ben karakoldayım dedi. Bakırki ilçesi dairinde bir yerde. Vallahi dedi olaylar hızla artıyor. Karakolumuza akıl, hayal almayacak şikayetler geliyor dedi. Hiç aklımızdan, hayalimizden geçmeyen şikayetler. Ne gibi dedim?

Hızla dedi sayısı artıyor, kız kardeşiyle cinsi münasebete geçenlerin davası geliyor dedi. Kız kardeşiyle yahu. Niye dedim? Televizyonlar durmadan dedi cinsi ilişkileri anlatıyor. Kadın erkek isteyen kadın istediği erkekle, isteyen erkek istediği kadınla buluşmalı, birleşmeli, sevişmeli, eğlenmeli. Bütün bu konular işleniyor. Anadan doğma filmler, kadınlar gösteriliyor.

Tahrik olan genç, uzakta bulamadığı kadını kendi evinde bacısını buluyor dedi. Durum kötüdür. Vallahi durum kötüye gidiyor. Bu sistem değişmeden, bu laiklik belası kaldırılıp atılmadan vallahi ben geleceğimizi kapkaranlık görüyorum. Kur'an-ı Kerim'e bakarak söylüyorum. Dinle devletin birleşmesi lazım.

Dinle devletin barışması lazım. Dinle devletin bütünleşmesi lazım. Bütün dünya görüyorsunuz işte komünizmin yıkılışından sonra hızla dini duygulara doğru gidiyor. Bütün Hıristiyanlar kendi Hıristiyanlık inançlarına hakim olmaya ve bunları hakim kılmaya çalışıyorlar. İşte Balkanlardaki durumu görüyorsunuz. İşte Amerika'daki durumu görüyorsunuz.

Asya'nın halini görüyorsunuz. Artık bu asırda şimdi ekonomik savaştan ziyade din ve iman, inanç mücadelesi başlamıştır. Burada yerimizi almak zorundayız. İslam'ın mücadelesini açık şekilde, net şekilde ortaya koymak zorundayız. Gevelemenin, laf gevelemenin artık zamanı kalmadı. Hasta kan kaybediyor.

Kan kaybeden hastanın başında gevezelik yapılmaz. Adam gidiyor. Kanını durdurmanız lazım. Eğer vücudunda kan azalmışsa kaybettiği kanı vermeniz, bulmanız lazım. Hızla aynı gruptan kan vermeniz lazım. Bütün bunlar gösteriyor ki temel itikadi meseleler.

Bu kelimeye çok önem vermemiz lazım. Namazdan, abdestten, oruçtan, hacdan, zekattan, kurbandan çok daha mühim meseleler. İtikadi meseleler. Temel itikadi meseleler olmadan onun üzerine namazı bina edemezsiniz. Temel itikadi meseleler olmadan onun üzerine abdest alamazsınız. Temel itikadi meselelerde ittifak etmeden hacca gidemezsiniz. Kabe etrafında

dolanmanızın bir manası kalmaz. Bunları söyleye söyleye, dilimizde vallahi tüy bitti. İyice moralim bozuluyor, iyice üzülüyorum. Böyle gitmemiz mümkün değil. Böyle bu akışın, bu gidişin sonu korkunç şekilde. İşte hiçbir mesele, hiçbir mevzu, hiçbir dava ne maddi ne manevi halledilmiş değil. Resmi devlet raporuna göre

İktisadi bakımından, sanayi bakımından, ekonomi bakımından fevkalade Almanya'ya, Fransa'ya göre çok gerilerdeyiz. Elimde resmi bir raporun fotokopisi var. Teknoloji bakımından, teknoloji. Yani çeliği, demiri kullanmak, plastiki kullanmak ve en son seviyede sanayi mamuli haline getirmek hususunda Almanya'dan Türkiye'ye

226 sene geride seyrediyor. Almanya'dan 226 sene gerideyiz. Yazık değil mi? Daha 1953 yılına kadar hiçbir varlığı mevzu bahis olmayan Güney Kore, 53 senesinde Adnan Menderes'in gönderdiği Türk tugayıyla, Türk askerleriyle

Bağımsızlığına kavuşan Kore, bakın bugün Türkiye'yi pazar olarak kullanıyor. Türkiye'yi pazar olarak kullanıyor. Türkiye'ye emsalsiz mal satıyor. Kırk sene olmuş, 53'ten 93'e. Kırk yıl zarfında bu Güney Kore, Türkiye'yi alacak ve satacak kadar sanayileşti de, bizim bu adamlara ne oldu?

Bunun niye hesabını sormuyorsunuz bu milletvekillerinden ya? Bunun hesabını niye sormuyorsunuz bakanlardan, başkanlardan? Bak Kore! Kore'nin elektronik malzeme üretimini inceledim. Kore'nin bir yılda sanayi mamulu fabrikalarda yapıp ürettiği, hazırladığı malları dünyaya satmış.

Buna ne diyorlar? İhracat diyorlar. Dünyaya mal satmaya ihracat. Kore'nin bir yıllık ihracatı Türkiye'nin altmış yıllık ihracatının daha fazla. Korkunç ya. İnin Karaköy'e yüz tane elektronik malzemenin doksan dokuzu Kore'nin. Gidin Medine'ye bütün kumaşlar Kore'nin. Gidin Medine'ye bütün elektronik aletler Kore'nin. Made'in Kore, Kore, Kore.

Kırk sene evvel bu devlet yoktu. Allah'tan korksunlar. Toplanan vergilerimiz nereye gidiyor? Kimse soramıyor. Şimdi köprüden geçip gelirken eskiden olduğu gibi on bin lira verdik köprü parası on bin. Adam dedi kardeşim zam geldi görmüyor musun? Yirmi bin lira yazıyor makine dedi. Kuzu çıkarıp veriyorsunuz.

Kimse bu köprü parasının nerelere harcandığını vallahi soramıyor, billahi soramıyor. Böyle devlet olmaz. Verdiği vergileri takip edemeyen vatandaş vallahi vatandaş değildir. Ama nereye gittikleriniz açıklıyorlar. Her akşam haftanın belli akşamlarında görüyorsunuz muhtelif özel televizyon

programlarında arena marena diye dinliyorsunuz nerelere kaçırmışlar kemal horzumlar selim edesler yahudi kökenli kafirler nasıl senin verdiğin vergileri emlak kredi bankasından ziraat bankasından kaçıra kaçıra amerikada filadelfiya şehirlerinde zevkü sefa sürüyorlar bunları kendileri açıklıyor biz nereden bileceğiz bunları böyle olmaz

Böyle devlet değil, böyle hiçbir şey olmaz. Böyle hiçbir yere varılmaz. Israrla bu konunun düşünülmesi lazım. Ve bu sistemin değişmesi lazım. Bu rejimin mutlaka değişmesi lazım. Naikliğin mutlaka kaldırılması lazım. Dinle devletin birleşmesi lazım. Dinle devletin anlaşması lazım. Bunları konuşmak suç değil. 163. madde kaldırıldı biliyorsunuz. Bütün hocaların bunları konuşması lazım. Ama kimse konuşmuyor.

Cami imamlarının, müezzinlerinin, diyanet mensubu hoca, kardeşlerimizin, tarikat mensuplarının, mürşitlerin, muallimlerin bu konuları konuşması suç olmaktan çıktı. Hiçbir hakim benim tırnağıma dokunamıyor. Konuşmak lazım bunları. Layıklığa aykırı konuşmak vallahi suç değil, billahi suç değil. Konuşun ya! Yarın hepimiz, hepimiz, bütün Müslümanlar

Mahşer günü hesaba çekilecek miyiz? Çekilmeyecek miyiz? Peki neye göre Allah bizi hesaba çekecek? Neye göre? Kur'an-ı Kerim'e göre mi hesaba çekecek? Layıklık ilkesine göre mi? Siz söyleyin. Kur'an nerede? Adam ne diyor? Kur'an-ı Kerim insanların mutluluğu engelliyor diyor. Bunu düşünün Müslümanlar. Yarın huzur-u mahşerde yevmi hesapta bak, yevmi hesap diyoruz. Rabbena

Devam edin. Bak ayetten sakin. Hesap günü. Hesap günü. Hesap gününde dünyadaki hayatınızın hesabını laikliğe göre mi vereceksiniz? Şeriata göre mi? Hadi verin erkeklerin hesabınızı. Hani şeriat? Verin hesabınızı bakayım. Burayı düşünün. Bizi hiçbir şey ilgilendirmez.

Bizi hesap günü ilgilendirir. Hesap gününde hesabını veremeyenler kahrolacak. Mahvolacak. Korkunç bir hakimete mahkum olacak. Benim derdim burası. Ben dünyadan hiçbir şey beklemiyorum. Vallahi dünyadan santim bir şey beklemiyorum. Artık ahiret endişesi beynimin içinde kıvrım kıvrım dolaşıyor. Ne söyledik, ne yaptık, nasıl hesap vereceğiz? Allah'a ne diyeceğiz?

Ben uygulansın, tatbik edilsin diye Kur'an-ı Kerim'i göndermiştim. Siz ipekli kadifeler içine sokup duvarlara astınız, çekmecelere bastınız demeyecek mi Allah? Demeyecek mi kardeşim? Kur'an-ı Kerim ölüleri okunmak için vallahi gelmedi, billahi gelmedi ya. Biz Kur'an'ı yanlış algılamışız. Kur'an temel kanun olarak gönderilmiş. İnsanlar Kur'an'a baksın da yolunu bulsun.

Kur'an kılavuz kitaptır, Kur'an rehber kitaptır. Nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı, nasıl devlet kuracağınızı, vallahi Kur'an açıklıyor, birine açıklıyor. Ama bizim anlayışımız felaket. Böyle gidemeyiz. Bakınız önümde bir kitaptan kesmiş olduğum

iki paragraf yazı var kitaptan kestim bunu kitabın adı hukukun üstünlüğüne saygı bilgi yayınları arasında çıkmış kitap bilgi yayınları yayın da belli kitabın adı hukukun üstünlüğüne saygı yazarını sonra söyleyeceğim bakın ne diyor vallahi aynen okuyorum

laiklik olmadan demokrasinin olacağını sanmıyorum. Ya demokrasi ya şeriat. Dinin hükümlerinin egemen olduğu yerde durağanlık vardır. Dinin hükümlerinin egemendiği hakim. Dinin hükümlerinin hakim olduğu yerde gerilik vardır, karanlık vardır, kargaşa vardır, medeniyet yoktur, millet yoktur, hayat yoktur. Vallahi böyle olsun.

Dinin hakim olduğu yerde, bak bir daha okuyorum. Duranlık vardır, gerilik vardır, karanlık vardır, kargaşa vardır, medeniyet yoktur, millet yoktur, hayat yoktur. Dinin hakim olduğu yerde diyor. Aynı siyah yazına okuduğum gibi. Hukukun üstünlüğüne saygı adındaki kitapta aynen almışım. Kitabı yazan anayasa mahkemesi başkanı. Şu andaki görevde alınıyor. Vallahi sürdüreceğim neredeyse ya.

Dinimizi böyle göstermeye tırnak yoktur İslam. Yeryüzüne 1400 senedir İslam'ın üstünlüğü tartışılmaz dünyada. İşte Amerika'nın hali, işte Avrupa'nın hali. Amerika bugün en çağbaş toplum, en ileri toplum diyorlar, en mekanik, en motorize, en mekanize, hatta fezaya, füzeye çıkan, tırmanan bir millet diyorlar. Ama siyah-beyaz kavgası yapıyor mu, yapmıyor mu? Hem de tüküye siyah yapıyor.

Siyah derili insanlar ikinci sınıf vatandaş. Sosyal yapısı parçalanmış Amerika'nın. Bir türlü siyahlarla beyazları barıştıramıyorlar. Görüyorsunuz dünyada. Şimdi Türkiye'de oynayan bir film var. Müslüman bir firma bu filmi getirdi. Malcolm X diye. Görenleriniz de olmuşsunuz. Gidin filmi seyredin aklınız duracak. Siyahlara ne zulüm yapmış kafirleri ya. Sırf deriz 20. asır kapanıyor. 21. asrı eşiğindeyiz.

2000 yılına 7 sene kalmış hala Amerika'da en büyük kavga sınıflar arası kavga siyahlarla beyazların kavgası var şu anda Türkiye'de İstanbul'da gösterilen Amerika'daki zenci liderlerin zencilerin liderliğini önderliğini yapan Malcolm X diye bir adam

Sonra Müslüman oluyor tabi. Film tam dört saat sürüyor. Dört saat film. İlginç bir hayat mücadelesi. Adam zenci bir adam Amerika'da beyazlara karşı siyahları savunmaya başlıyor. Siyahlar da insandır diyor. Beyazlar yok. Siyahlar insan değildir diyor. Kıyasiye bir kavga. Mücadele başlıyor. Lakin

bir başka müslüman olmuş zenci adam bir başka müslüman olmuş zenci adam diyor ki ey malcom böyle diyor siyahları savunmakla ırkçılık yaparak renk kavgası ırk kavgası yaparak amerikada muvaffak olamasın diyor gel seni bir yere götürelim diyor bu malcom içse gel seni bir yere nereye götüreceksiniz diyor

Mekke-i Mükerreme'ye İslam'ın doğduğu yere götüreceğiz diyorlar. Adam kabul ediyor. Mekke'ye götürüyorlar. Bir de ne görsün? Bir de ne görsün? O siyah örtüler altındaki Kabe-i Muazzama'nın etrafında siyah müminler ve beyaz müminler kardeş olmuş sarmaş dolaşana gelmişler. 14 asır evvelki hadiseyi anlatıyorum.

Köle olan, Afrika'dan getirilmiş bulunan simsiyah Bilal-i Habeşi. Düşünün hangi makama gelmiş Medine'de, Mekke'de? Araplar beyaz ırka mensupları. Araplar siyah değildir. Hepiniz biliyorsunuz hacca gidenler. Araplar dünyada en beyaz ırkın insanlarıdır. Siyahla Arap'ın alakası yoktur. Ama biz Afrika'dan gelen siyahları, zencileri Anadolu'da, hala Anadolu'da

insanı bunları Arap zannediyor. Bunlar Afrikalı yahu. Arap'tan bir alakası yok. Arapça konuşuyor diye bir insan Arap olamaz. Siyahlar Arap değil. Zenciler Arap değil. Afrikalı. Kastı mahsus ile her gördüğü siyaha Arap Arap diye çağırıyor. Hatta İngiliz kafirleri Araplarla Türklerin araslaşmak için her gördüğü siyahı Arap olarak anlatmış. Hatta siyah köpekleri görünce Arap Arap diye çağırıyor.

Siyah köpekler. Araplıkla ne alakası var siyahlı? Beyaz insanlar, beyaz ırka mensuplular. Ama Bilal-i Habeşi, işte Afrikalı, zenci, siyahi bir insan, 1400 sene evvel, Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem, bu siyahlarla beyazları, zencilerle beyazları, Bilal-i Habeşi ile Ebu Bekir Sıddık'ı bir araya getirdi mi getiremedi mi?

Getirdi. Ama bakın 20. asır kapanıyor. Amerika hala düştü diye getiremedi. Allah aşkına söylesin bana bu yazarlar, çizerler, profesörler. Bu sosyal bir hadise değil midir? Amerika'daki bugün toplum yapısı siyah beyaz kavgası haliyle bugünkü manzarasıyla Amerika İslam'dan, Kur'an'dan, Hz. Muhammed Mustafa'dan 1400 sene geride mi değil mi? Geride ya.

O halletmiş, bunlar halledememiş. Sebep işte İslam. Sebep din. Bugün Güneydoğu'da Kürtler, Türkler 650 sene Osmanlı Devleti'nin idaresinde 650 sene beraberce ömür, hayat sürülmüş. Hiç Kürtlerle Türklerin kavgasına rastladınız mı? Vallahi yok. Ama bakın ne hale geldi memleket.

Niye? Irk ayırımı yapılıyor. Irkçılık var. Her Türkçe konuşan adam Türk olamaz. Bir sürü Türkçe konuşan İngilizler var. Bunlar Türk mü? Hiç kimseye baskı yapamazsınız inancından dolayı. Hiç kimseye baskı yapamazsınız ırkından dolayı. Hiç kimseye baskı yapamazsınız konuştuğu risamdan dolayı. İslam buna emrediyor. Ama baskı yapa yapaysa bak doğu ne hale geldi.

Şimdi önü alınmıyor işte. Önü alınmıyor, çare bulunmuyor. Memleketin vicdanı kanamıştır. Kaç gündür matem var ama devlet çal, vur patlasın çal oynasın oynuyor. Matem falan yok ama milletin yüreği kana alıyor. Bu Malcolm X hadiseyi görüyor. O siyahlar ve beyazlar Kabe etrafında aman Allah'ım.

Nasıl da birleşmişler, nasıl da anlaşmışlar, nasıl da kaynaşmışlar. Adam hayretten donup kalıyor ve sormadan edemiyor. Diyor ki bu siyahlar ve beyazları böyle burun buruna, kucak kucağa bir araya getiren kimdir, kimdir diyor. Diyorlar ki Muhammed Mustafa'dır. Allahümme sallallahu aleyhi ve sellem Muhammed. Hemen oracıkta iman ediyor. Benim ismim diyor Muhammed mankum olacaktır. İsmini değiştirin. İsmi değişiyor.

Müslüman oluyor, Amerika'ya geliyor, diyor ki Amerika'da sadece siyahlar felakete gitmiyor, beyazlar da felakete gidiyor. Ben İslam'ı yaymaya çalışayım da siyahlar da kurtulsun, beyazlar da kurtulsun diyor. Müslüman oluşunun üçüncü ayında halka konferans verirken, filmde inşallah göreceksiniz filmde, konferans esnasında önünden kalkan bir suikastçı yedi kurşunla o adamı yere yıkıp öldürüyor o adamı.

Amerika her şeyi silahla halletmeye alışmıştır. Yeryüzünde kaba kuvvetin merkezi Amerika'dır. Her şeyi silahla, her şeyi mermiyle, her şeyi ateşle halletmeye alışmış tek kafir devlet Amerika'dır. Ve Amerikan toplumu bugünkü yapısıyla vallahi çürümektedir. Yüz Amerikalı'nın yetmişi elimizde resmi raporlar var, fotokopiler var.

100 Amerikalı'nın 70'i uyuşturucuya müptela haline gelmiştir. Yemin ile söylüyor araştırmacılar, ilkokullara kadar yayılmış kokain, kokain içiyorlar. Koka, diye bir ağacın yaprağı dalı, şimdi Türkiye'de geçen bir programda görmüşsünüzdür, küçük şişelere, tiner, benzin gibi, tiner gibi, kimyasal uçucu, koku yapan, kokan,

maddeleri küçük şişelere koyup onları kokluya kokluya gezen serseri gençlerin sayısı çökülüyor Türkiye'de de. Alkol bağımlısı gibi o da o kokuya bağımlı kalıyor. Tiner kokusu, benzin. Onu koklamasa kafa çalışmıyor. Amerika'da da kokain almadan kafa çalışmıyor. E bu böyle gitmez.

Allah-u Teala dünyanın böyle akışına müsaade etmez. Mümkün değil. Allah-u Teala insanı yarattıktan sonra başıboş bırakmadı. Temel itikadi mesele burada. Bu noktada bütün ümmeti Muhammed'e ittifak etmesi lazım. Allah insanı yarattıktan sonra tamam ey insan ben seni yarattım daha ne yapacağına karışmıyorum dememiştir.

Böyle bir şey dememiş. Nasıl yaşarsan yaşa, ne kanun koyarsan koy, nasıl devlet kurarsan kur, nasıl hükümet kurarsan kur, kadınlarla erkekler nasıl arzu ederseniz öyle yapın dememiş. Vallahi dememiş, billahi dememiş. Hukuku var Allah'ın, kanunları var, şeriatı var. Kendi halimize bırakmamış. Niye bunu anlamak istemiyoruz?

insanları yaratıp da, haydi aslanlarım, insanlarım, gidin, nasıl yaşarsanız öyle yaşayın, ben artık size karışmıyorum, deseydi Allah, haşa, deseydi, 124 bin peygamberin gelmesine, lüzum var mıydı, yok muydu? Yoktu. Ama gelmiş, peygamber gelmiş. Anlatsınlar bunun sebebini bize. Madem Allah karışmayacak, Allah kanun koymayacak, Allah hüküm koymayacak,

Kadınlarla erkeklerin nasıl bir araya geleceğini Allah-u Teala tanzim etmeyecek. Nikah maddesi kanun koymayacak. Bu peygamberler niye geldi öyleyse? Sen layık değil benim külahımı anlat. Niye peygamber geldi? Niçin Hz. Muhammed Mustafa geldi? Bana anlat bakayım ey layık oğlu layık. İslam devletinin başkanıydı Hz. Muhammed Mustafa.

Savaşta komutandı, devletin başında devlet başkanıydı, camide imamdı, camide mahkemede, mahkemede hakimdi. Bütün Müslümanların din ve dünyasının başı Hz. Muhammed Mustafa değil miydi? Hani layıklık nerede? Din ayrı, devlet ayrı neredeymiş? Hangi kim söylüyor, hangi cahil söylüyor? Bari Müslümanlar bunu kabul etmesin ya. Bırakın Fransız kabul etsin, bırakın İngiliz kabul etsin. Ama Müslüman bunu kabul etmez.

Müslüman layık olduğu zaman vallahi kafir olur, billahi kafir olur. Nikahı gider. Yapmayın Müslümanlar. İtikadi bakımdan konuşun. Benim kimseyle bir derdim yok. Ben ahiret endişesine kapılmış bir adamım. Nasıl hesap vereceğimizin sancısı altında kıvranıyorum. Allah-u Teala bizi Kur'an'a göre hesaba çekecek. Layıklığa göre filanın filanın ilkelerine göre çekmeyecek.

Aklınızı başınıza alın. Hırzınıza, namusunuza sahip olun. Millete, memlekete, devlete sahip olun. Bu devlet İslam devleti olması lazım. Başka çıkar-ı çaresi, yolu, çözümü yoktur. İşte bütün dünya birleşiyor, bütünleşiyor. Hıristiyanlar birleşti, Yahudiler birleşti, Almanlar birleşti, herkes birleşti, Müslümanlar birleşemiyor. Çekin cezanızı der gibi Allah, Müslümanları ekin gibi iştiriyor kafirlere. Daha da mı uyanmayacaksınız? Daha da mı farkına varmayacaksınız?

Daha da mı haysiyetli bir hayata dönmeyeceksiniz? O halde aziz müminler, muhterem Müslümanlar, bir misal vererek meseleyi toparlamaya çalışayım. Vakit yaklaşıyor çünkü. Bakınız insanı Allah-u Teala yaratırken, insanı Allah yarattı.

Allah insanı yarattı diyoruz. Tamam burada şüphe yok, itiraz yok. Yaratırken insanı kimseye Allah danışmadı. Danışır mı Allah? Danışmaz. Allah insanı yaratırken kimseden fikir almadı. Kimseyi yaratmasına ortak etmedi. İşte yarattığı insanın

nasıl idare edileceğine, nasıl hayatını devam ettireceğine, nasıl hükümet kuracağına, nasıl devlet kuracağına da insanı yaratan Allah bu konuda da hükmü kendisi koydu. İnsanı yarattı, insan yolunu çizdi. Bakın öyle insanlarla karşı karşıyayız ki Allah'ın

İnsanı yarattığını kabul ediyor ama Allah'ın insan için çizdiği yolu kabul etmiyor. Peki nasıl bir inanç? Temel itikadi meselelerde anlaşamamışız biz seninle. Daha ne konuşacağız seninle? Allah yaratmıştır insanı diyorsun fakat insanlara bir yol çizmemiştir diyorsun. Halbuki yolunu çizmediği insanı Allah hayata getirmemiştir.

yolunu, yönünü, tavrını, tarzını, hukukunu, kanununun maddesini, nebisini, rasulünü, peygamberini hazırlamış, insanı öyle dünyaya sevk etmiştir. Din böyle söylüyor. E o zaman daha bu gibi en mühim, en mücbir, en zaruri, en mecburi bir meselede ittifak edemezsek nasıl Müslümanlar ittifak edecek dünyada?

Müslümanlar birleşemese işte dünya Müslümanları bölge bölge kesmeye devam ediyor. Bakın işte Hindistan'a bakın. Hindistan'ın hiçbir haysiyeti, şahsiyeti, cinsiyeti, cibilliyeti olmayan bir devlet Hindistan. Devamlı Müslümanları kesiyor mu kesmiyor mu? Kesiyor. Hindistan. Hindular ineklere tapıyorlar. Şu kurban günlerinde etrafa sığır geldi görüyorsunuz etrafımıza.

Gidin Hindistan'a gidip gelen kardeşlerimiz var. Dünyada şu anda büyük baş hayvan dediğimiz, sığır dediğimiz inek, manda, camuz, öküz, buzağı sığır cins olarak hayvanlar Hindistan'da biliyorsunuz dokunulmazlıkları var. Bizde nasıl milletvekilleri dokunulmaz ise orada da inekler dokunulmaz. Vallahi böyle dokunamasın, kesemesin, ineği yiyemesin, vuramasın

götüremesin, zorlayamasın, bir yolun ortasına yatmışsa, o yol trafiğe kapanır. İnek yatıyor diye. Vallahi böyle. Açın okuyun kitapları, asimiller. Şu anda o inek kendi kendine ölmeden kimse öldüremez. İhtiyarlar kokuşur, düşer, ölür, götürüp bir toprağa gömerler. Onu tesmek ebedi haramdır onlarda. Öyle inanıyorlar.

Ve şu anda Dünya Gıda Teşkilatı'nın raporunun fotokopisi var bende. Hindistan'daki diyor ineklerin adedi o kadar çoğalmış ki bunları kesip de kavurma yapsaydık dünya nüfusuna ikisine kâfi gelir diye ihtiyacı. Ama yemiyorlar yasak. Yemezsiniz. Dokunulmaz hayvanlar. Hindistan'da bir inek yüz tane çocuğu tepelese kimse ona ceza veremiyor ineğe.

Dokunulmaz. Böyle bir millet orada Müslümanları katlediyor. 400 senelik mescitlerini camiler yıkmadılar mı? Duydunuz mu? Niye? Müslümanların başı yok. Müslümanların halifesi yok. Müslümanların vallahi devleti yok. Şu anda Mısır'daki devlet vallahi Müslümanların devleti değil. Amerika'nın devleti, laiklikin devleti, kafirlerin devleti. Anlayın bunu ya. Suriye'deki devlet

vallahi Müslümanların devleti değil. Cezayir'deki devlet vallahi Müslümanların devleti değil. Gelin bunları anlayın. Bunları anlamasak bir yere gidemeyiz, ahirete giremeyiz, cennete giremeyiz, Allah'a hesap veremeyiz. Bütün dünyada, Filistin'de görüyorsunuz Yahudiler inim inim inim Müslümanları inletiyorlar. Mescid-i Aksa'nın temelinin

Oyup devamlı yıkmaya çalışıyorlar. İşte Cezayir ne hale geldi. İşte efendim Bosna, Hersek. Görmüyor musunuz? Ekim biçer gibi Müslümanları biçmiyorlar mı? Coca Cola içer gibi Müslümanların kanlarını içmiyorlar mı? Niye? İşte sebep bu. Allah diyor aklınızı başınıza alın. Allah diyor birleşin. Allah diyor anlaşın. Allah diyor şeriata dönün. Allah diyor dinle devlet birleşsin diyor.

Ama onlar ayrılsın diyor. Allah'ın zıddına gidiyorlar. Allah niye rahmet etsin bu adamlara? Kardeşler ezan yaklaşıyor. Ezan yaklaşıyorken de bildiğiniz gibi kurban yaklaşıyor inşallah. Kurban yaklaşıyor. Kurban ile alakalı kardeşlerimiz birkaç hususun açıklanmasını istediler. Ben de ehemmiyetini gördüm. Onları açıklayayım inşallah.

Allah nasıl ederse birkaç husus var. Kurban bilmeyeniniz yok. Kurban kesmek hepimiz elhamdülillah yıllar yılı yapa yapa yapa ne olduğunu biliyoruz ama bazı püf noktalar var, gözden kaçan noktalar var. Onları ben arz edeyim. Bir kere kardeşler, kurban ibadet maksadıyla kesilir. İbadet yani Allah'a yakın olmak, Allah'a kulluk için kesilen özel bir hayvanın adıdır.

Özel hayvan olacak. Özel. Şartlar olacak. Mesela koyun veya keçiden kurban yapacaksan mutlaka bir yaşını doldurmuş olacak. Bak özel hayvan dediğimiz budur. Şartları var. Sığır cinsinden kurban kesiyorsan mutlaka iki yaşını doldurmuş olacak. İki yaşını doldurmamış sığırlardan

yüz tane kessen vallahi kurban sayılmaz bak dikkat etmek lazım anlayan birini yanınıza almadan anlayan birini almadan sığır almaya kurban almaya gitmeyin ya araba pazarına araba almaya giderken yanına arabadan anlayan bir adam almıyor musun niye kurban almaya giderken de kurbanı anlayan dişini açıp da ağzına bakan bir adam almıyorsun oyuncak bu tabi bir oyuncak olur mu

Her şeyin şartı var. Eğer deve keseceksen ki Türkiye'de pek yok bilindiği gibi devenin de mutlaka beş yaşını ikmal etmesi lazım. Şartları var bunun yani. Bunun dışında başka bir hayvan kurban olmaz. Adam diyor hocam diyor ben diyor kurbanımı aldım diyor Eyüp Sultan'da mı keseyim falan yere mi keseyim? Ne aldın diyor? Diyor horoz aldım.

La horoz kurban olur mu hayvan? Kitapta hangi hayvandan kurban olacağını şeriat belirlemiş. Sana bana bırakmamış ki. İki yaşını doldurmadan öküz sığır almayın ya. Valla usulüne şer'i sınırlarına riayete mecburuz. Herkes kendi keyfinden sığır. Efendim bir yaşında da olsa olur. Nasıl olmasa kestim oldu. O sana göre oldu.

Kurbanı kabul edecek Allah'tır, şartlarına ve ölçülere uymak zorundasın. Her zaman söylüyorum, evinizin kapısına bir marangoz kapı yapsa da, kapınızın ölçüsüne uygun yapmasa, aa geldi ki kapı küçük veya kapı büyük, sığmıyor. Bu kapıyı alır mısınız? Vallahi almasınız, kardeşim ölçüye uymamış dersin. Kurban da böyle, her şey böyle, ölçüye uymak zorundasınız. Nasıl olursa olsun, olmaz öyle şey.

Din bir sistemdir. Din bir isimdir. İki, kurban kesmekle mükellef olan insanlar, zaruri ihtiyaçlarından hariç, kurban günlerinde bir kurban hayvanı satın alabilecek, değerde bir paraya, altına, zinete, servete bir kurban alacak kadar, müstakil bir yerde bir paraya,

sahipse Hanefi mezhebine göre bu kişi mutlaka kurban kesmekle mükelleftir. Buna göre kollarında bilezikleri, boynunda kolyesi, gerdanlığı veya müstakil altınları bulunan biz bunlara ne diyoruz? Ziynet diyoruz. Erkekler altın ziynet kullanamaz. Ama kadınlar altın ziynet kullanabilir diyor Hz. Muhammed Mustafa. Kadınlar

Onlar müstesna varlıklardır. Allah onlara ziynet takmaya müsaade etmiş. Ama kaç grama kadar biliyor musunuz? 80 grama kadar. 80 gramı geçtikten sonra işte 100 gram, 200 gram, 300 gram. 80 gramı geçtikten sonra bir takım mükellefiyetleri o kadına ziynetinden dolayı yüklemiş. Ne yapacak? Mutlaka zekatını verecek.

80 gramdan sonrasının zekatını vermezse ziynet taşıyan Müslüman hanım cehenneme gider. 100 gram ziyneti var. 100 gramda kaç gram zekat vermesi lazım? Siz söyleyin. 2,5 gram ya. 200 gramsa 5 gram çıkarıp fakire zekat vereceksin. Ziyneti hanımlar için söylüyorum. Ve hanımların kocalar için söylüyorum. Aynı zamanda zekatını vermekte de kalmayacak

Kurban günlerinde boynunda boğazında taşıdığı ziynet kurban alacak bir kurban hayvanının fiyatına seviyesine ulaşıyorsa ona da kurban kesmek vaciptir. Kesmezse cehenneme gider. Hem kocası tabi mülkiye serveti imkanı olan kocası da kesecek. 80 gramı açtıktan sonra ziynet olan kadınlar da kurban kesecek.

Ama Türkiye'de maalesef bu anlaşılmamıştır. Erkek keser, kadın kesmez diyor. Niye kesmezmiş? Mülkiyeti var, ziyeti var. 200 gram altın ne yapar kardeşim? Fiyat olarak siz söyleyin. 120 bin lira olsun gramı dediği gibi, bunun 100 gramı 12 milyon. 200 gramı 24 milyon, 24 milyonu boğazında gezdiren kadın kurma kesemez mi? Mal gibi keser. Kesmezse cehenneme gider.

Hocam ben öyle yapmıyorum diyor geçen bir tanesi. Bir sene kendime kesiyorum, bir sene hanıma kesiyorum diyor. Adam kolayını bulmuş. Dedin ki yahu sen kesmediğin sene sen borçlu kalıyorsun. Her kesmediğin sene sen borçlusun veya hanım ama bir taneniz borçlu kalıyor. Bu ne biçim uydurma şey? Nerede yazıyor bunu? Böyle olmaz. Herkes bildiğine bulduğuna gidemez. Allah ve Resulünün bildirdiğine göre gideceksin. Başka olmaz.

E kurban kesmenin kesmekle mükellef olmanın şartları var. Nedir mesela? Müslüman olacak. Allah gayrimüslimden kurban istemiyor. Ondan evvela iman istiyor. İki. Müslüman olacak. Akil ve baliv olacak. Allah sabiden çocuktan kurban istemiyor. Aklı başından gitmiş deliden mecnundan kurban istemiyor. Bunu biliyorsunuz. Akil ve baliv olacak. Etti iki. Üç.

Kurban almaya muktedir olacak o günlerde. Dördüncüsü de biliyorsunuz Hanefi mezhebine göre kesinlikle mukim olacak. Evinde oturan adam olacak. Sefere çıktığımız sefer demek biliyorsunuz. Bunun oturduğu ailesiyle, çoluk çocuğuyla oturduğu, ikamet ettiği memleketten, evinden ayrılıp on beş günden fazla kalmamak niyetiyle diyelim ki Erzincan'a gitti adam on gün kalıp dönecek.

Böyle bir kimse milyarder de olsa trilyoner de olsa Allah bu müslümandan kurbanı kaldırıyor. Kurban kesmez. Mükellef değil. Seferde çünkü. E canım ben gider orada keserim. Orada kesersen nafile olur. Emre uyarak kesmiş olmazsın. İkamet ettiğin yerde kesseydin. Kurban kes. Emrine itaat ederek kesmiş olurdun.

Ama sefere gittin, senden Allah mükellefeti kaldırdı. Orada kestiğin nafile olur, emre uyarak kestiğin kurbanın sevabının milyonda birini alamazsın. Hiç alamazsın. Biri emre uyarak yapılır, öbürü nafile olur. Sefer meselesi yani. Bir Müslümanın seferi ahkamını bilmesi lazım. Yalnız kurban değil, biliyorsunuz seferi Müslümandan Cenab-ı Hak orucu da

Oruç tutmayı da kaldırıyor. İstersen tut, istersen tutma diyor. Niye tutmadın demiyor Cenab-ı Hak. Sefere giden bir Müslümandan da Allah niye kurban kesmedin demiyor. Sormayacak. E kestin. Nafile olur, sadaka olur. Emre uyarak kesmiş olmasın. Sefere giden Müslümandan Cenab-ı Hak biliyorsunuz. Cuma namazının farziyetini kaldırıyor. İster cuma kılar, ister bir kenara çekiyor öyle yıkılar. Niye cuma kılmadın demez Allah. Allah'ın işi bu. Sana ne bana ne.

Sefere giden bir Müslüman dört rekatlı farz namazları iki rekat kılacaksın demiş Allah-u Teala. Tenzilat yapmış. Yok hocam ben Allah dört rekatlı farzı iki kılın demiş ama ben mutlaka dört kılarım böyle alışmışım diyen adam Hanefi'ye göre cehenneme gider. Mecbursun. Emre uyacaksın. Emre uymak lazım. İbadet emre uymak demektir. Herkes kendi kafasına bir ibadet demez. Bütün bunlar

bir hayli meseledir. Bir şey daha var. Halk arasında hiç beş paralık bir şey değil ama millet bunu münakaş ediyor. Sığır cinsine biliyorsunuz yedi kişiye kadar ortak etmeyi şeriat uygun görmüş. Yedi kişi. Yani azami yedi kişi olacak. Sekiz olamaz. Bu ne demektir? Altı da olur demektir. Beşte, dörtte, üçte, ikide, birde olur demektir. Azami söylüyor. Efendim yok hocam öyle demiyorlar. İlla

Tek rakamlı olacakmış. Bir, üç, beş, yedi. Hangi merkez söylüyor bunu? Yok böyle bir şey ya. Altı olmasa yedi olmaz. Dört olmazsa beş olmaz. Rakamın ne günahı var? Nerede yazıyor? Ha yedi kişi geçmiyor işte. Mesela bu kadar basit yani. Bunu niye kuşalıyorsunuz? Ama bu yedi kişi veya altı kişi neyse bu ortak olanlar

mutlaka ibadet ve kurban maksadı ve niyetiyle ortak olacaklar. Bir fırsat ele geçmiş, iyi bir sığır satın almış dört kişi, iki de açık köşk çıkıp da ya ben de ete ortak olayım derse, altı kişi, dördü kurban olarak giriyor, iki tanesi de et, fırsat bu fırsat, iyi bir et var şurada, ben de et almak, et toplamak için ortak olayım derse, o altı kişinin kurbanı batıl olur, herine geçmesi lazım.

Bak bu da çok mühim noktadır ağaç. Aman ortaklara dikkat ediniz. Beş kişi diyelim kurban niyetiyle girdi. Bir kişi de komşu ben de gireyim dedi yahu. E bilmiyorsun ama araştır. Soracağız dilinden ifadesini alır. Bak kardeşim et niyetine mi kurban niyetine mi? Ağzından kelimeyi almadan ortak edersin. Et niyetine girerse altı kişi hepinizin kurbanı vallahi batıl olur. Kesmemiş olursunuz.

Kurban niyet olacak yani. Ve böylece inşallah Cenab-ı Hak daha tabi günlerimiz var bunlar izah edilecek ama çok mühim bugünlerde alındığı için ortak ortak alıyorsunuz. Hayvanın ağzına, dişine, damağına bakmadan iki yaşını ihtimal etmeden bakmadan alıyorsun. Bunlar bir kere almış oluyorsun daha geri. Onun için şimdiden söylüyorum. Dikkatli ve hesaplar gitmek lazım. Ezan okundu mu? Okundu uzatmayayım.

Allah nasip ederse bu akşam, geçen cuma söylemiştim, bu akşam Akşemseddin Camii Şerifinde. Nerede bu cami yahu diye soracaksın. Akşemseddin Camii şu İmez Sanayi Camisindeki büyük cami. Onun adı Akşemseddin Camisidir. Fatih Sultan Muhammed Han'ın hocası biliyorsunuz. Onun ismi verilmiştir camiye. Bu akşam akşam namazını mütakip fetih gecemiz var.

Fetih gecesi. İstanbul'un fethinin 540 sene, 540. sene-i devriyesinin kutlanması münasebetiyle Naim Karaman Hoca Efendi, Salih Hoca, müştülük mensubu kardeşlerimiz, hatiplerimiz ve ben de inşallah orada akşam namazını mütakip başlayacağız. Allah ne verdiyse tökeceğiz inşallah.

Artık saat kaça kadar gider bilemem. Sizin tahammüze bağlıdır. Bu akşam inşallah orada toplaşalım. Yemeğinizi erken yiyin. Akşam namazını imeste akşam setin camini kılacağımız şekilde içtima edelim inşallah. Allah-u Teala cümlemizi ve cümle mümin kardeşlerimizi rızasına, rahmetine, bereketine nail eylesin. Bu arada yine kurban günleri yaklaşıyor. Muazzam hayır hasenat günleridir. Allah'ın hoşuna giden amellere kat kat sevabın verildiği günlerdedir.

yaklaşıyor. Zilhicce ayındayız. Çok mukaddes, çok mükemmel, çok muazzam günler bu günler. Hayrınızı artırın inşallah ve camimizi gördüğünüz gibi inşaat halinden kurtarmanın yolu her zaman sizin vicdanlarınız, sizlerin cüzdanlarınız, sizlerin imkanlarınız, sizlerin imanlarınızla bu iş devam edecek ve sonuçlanacak. Dışarı çıkarken yardım etmeden çıkmayın. Hak Teala yardımlarınızın karşılığını

Mutlak cennet eylesin inşallah. Amin ve elhamdülillahi rabbil alemin. El Fatiha.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tağuta belli şartlarda muhakeme olunur.

Fıkıh usulüyle ilgili soru ve cevapları. Fıkıh Usulu