Fatih ve Patrik - Timurtaş Hoca
Bugünkü dersimizi de ezanı Muhammediye kadar inşallah yine günümüzün konularından, Müslüman olmayanların ortaya attığı fakat tamamen Müslümanları alakadar eden meselelerden birisi olan bir konuyu bir meseleyi inşallah lakin ne kadar ciddi davransak da ne kadar ciddiyetle meseleleri ele almak istesek de istediğimiz olmuyor. Çünkü cemaati Müslümanı bir saat kala ezanı Muhammediye bir saat kala bir araya getirmek belki mümkün ama şu anda mümkün olmuyor. Evvelce böyle değildi. Evvelce dedi. Yani 1980'den önce şahsen cuma günleri Eminönü'nde yeni camide vaaz ediyordum. Değil bir saat o zamanlar neydi de öyle oluyordu bilemiyorum. Değil bir saat ezana bir buçuk saat kala yeni cami doluyordu. Ben cemaati yara yara kürsüye gelmek zorunda kalıyordum. Bir buçuk saat kala ezana. Zaman ayırabiliyordu da bugünküler niye bir saat ayıramıyor? Beni şahsen çok düşündürüyor bu. Yani bir saatlik fedakarlık acaba ne sebep oluyor da yapılamıyor? Engel nedir? Muhakkak ki bazı sıkıntılar var. Maddi sıkıntılar, manevi sıkıntılar var ama bir cuma günü cuma namazından önce bir saat vaz-ı nasihata zaman ayıramadığımızın sebepleri beni çok düşündürüyor.
Çok düşündürüyor. Camilerde hareket olmazsa, camilerde cemaati Müslüminin cereyanı, girişi, çıkışı, devri daimi, hareketi olmazsa o ülke korkunç belalara maruz kalır. Büyük belalara. Camiler Müslüman memleketlerde, Müslüman beldelerde, bölgelerde, ülkelerde adeta bir insanın kalbinin mesadesindedir. Kalp mesadesinde. Vücudumuzda kalbin yeri ve önemi neyse, kalbin ne önemi var? Her tarafa kanı gönderen nedir vücudumuzda siz söyleyin? Kalp gönderiyor. Kalp durdu mu hayat bitmiştir. Kanı pompalayan nedir vücudumuzda kardeşler? Kalbimizdir. Yani vücudumuzun her noktasına can koşturan, hayat koşturan, kan dağıtan kalbimizdir. Kalbiniz durdu mu hayatınız bitti. Sekte-i kalp. Müslüman memleketlerde de vallahi bütün ulemamız böyle izah ediyor. Camiler o beldenin, o ülkenin kalbidir. Selam, merhamet, muhabbet camiden dağılacak.
Boş olan bir memleket, kalbi durmuş ölü gibidir. Bu camileri nasıl canlandıracağız? En azından hiç olası bir cuma günü, yani her gün de istemiyoruz. Elimizde ciddi belgeler var. Bosna, Hersek'te, malumunuz var, dünyada duymayan kalmadı, Bosna. Orada yemin ediyor yaşlı, 90 küsur yaşında boşraklar var. Oradan gelmişler. İstanbul'da küçük köyde sık sık görüşüyoruz. Beni sohbete çağırıyorlar. Evlerine gidiyorum. Haftada evlerde ve muhtelif yerlerde camilerde, düğünlerde yaptığım sohbetleri, konuşmaları o gün hesapladım. Haftada 28 saat tutuyor. Yani çağırıyorlar sohbete. Açıyoruz Kur'an-ı Kerim'i konuşuyoruz. Oradan alıyoruz malum, yani havadan değil, bizzat kaynağından alıyoruz. Yaşlı boşraklar diyorlar ki, hocam bu savaş başlamadan evvel, canlı bir belge olarak söylüyorum. İki sene evvel biliyorsunuz savaş başladı ve iki yıldır devam ediyor. Savaştan evvel diyorlar öyle bir gevşeklik vardı ki beş vakit namazı adeta tamamen kaldırmıştık. Vakit namaz diye bir şey yok unutmuşlar, cuma günleri diyor, cuma günleri hemen hemen büyük çoğunlukta bazı beldelerde, bazı kariyelerde, bazı nahiyelerde insan nüfusunun kalabalık olduğu yerlerde, Hanefi mezhebine göre imamdan ayrı olarak üç kişi daha bulunması lazım biliyorsun, cuma namazı için dört imam dahil dört kişiyi toplayamıyorduk ki cuma namazı kılalım. Vallahi cuma kılmıyordu diyorlar ya. Başlarına ne geldi bakın. Ama şimdi sokaklara kadar cemaat taşıyor diyorlar. Anladılar. Korkuyorum ki bizim burası da böyle olacak. Camiler çok boş. Haftada iki gün İmez Sanayi Sitesinde öğle namazına kırk beş dakika kala ders başlattım. Günümüzün çok meseleleri var. Müslümanların dünyada en çok problemi ve meselesi olan insanların başında kim geliyor bugün? Müslümanlar geliyor. Bizim meselelerimiz çok. Anlatılması ve anlaşılması lazım.
Müslümanlar 70 yıldır Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne kadar dini eğitimden, İslam eğitiminden mahrum mu değil mi? Bu mahrumiyet şimdi çok kötü sonuçlar meydana çıkardı. Din eğitiminden, din ve ahlak eğitiminden mahrum olan nesil, bugün bankaları, devlet hazinesini soyuyor mu, soymuyor mu? Vallahi budur bunun sebebi. Bak dinsizliğin, din eğitiminden mahrumiyetin neticesini gördünüz mü, görmediniz mi? İnsan olmaz genel müdür olmaz müsteser olmaz başbakan olmaz satarlar memleketi vallahi satarlar bunu. İki gün ders koydum, sonra dedim salı günü öğle namazından 45 dakika evvel gelin, dedim yine perşembe günü öğle namazından 45 dakika evvel gelin size aklınıza gelmeyen meseleler anlatacağım dedim ama 10 kişiyi toplayamadım. Gelmiyorlar, gelemiyorlar. E ne olacak bu peki? Yani illa başımıza bir Sırp savaşı, bir Rum savaşı, bir Rus savaşı mı gelsin? Mağazamızdan bir saat ayrılamıyoruz. O zaman kökten ayrılacaksınız. Bak iki sene evvel Boşnakların, Bosnalların hatta hepinizin olduğu gibi mağazaları vardı. Şimdi sığınacakları bir delik yok. Niye ders almıyoruz bilmiyorum. Niçin ders almaz hale geldik? İki sene evvel Boşnakların, Bosnaların hepsinin mağaraları, bahçeleri vardı. Görüyorsunuz cennet diye güvenlik etmiş. Şimdi dikilip bir tek ağaçları kalmadı. Yani böyle olalım mı ki aklımızı başımıza alalım? Yani çarşının ortasında şu ıhlamur kuyu camisi, ezan-ı Muhammediye bir saat kala niçin dolmuyor, niye dolduramıyoruz? Yani ne oldu bu Müslümanlara? Bu Müslümanlara ne oldu ben bunu anlayamıyorum. Ne bekliyor bu Müslümanlar? Yani camilere dolmamız için, camilerden sokaklara taşmamız için bir sırf savaşı mı lazım? Yapmayın Müslümanlar. Bana öyle geliyor ki kusurlardan, eksiklerden bir kısmı da size ait. Niye vaaza gelirken peşinize beş kişiyle takamıyorsunuz?
Elin gayrimüslimi, elin sapığı, elin çarpığı sinemaya, tiyatroya, bilmem ne gazinosuna giderken bütün mahalleyi ayağa kaldırıp gelin gelin paranızı ben vereceğim götüreyim diye götürüyor da sen niye bir vaaza üç kişiyi beraber getiremiyorsun? Ne oldu size ya? Anlayamıyorum. Bu gevşeklik, bu esneklik, bu başıboşluk vallahi başımıza büyük belalar getirecek. Korkuyorum. Şu anda içinde bulunduğumuz şartlar, hadiseler çok kötü. Karanlık tablo çizmek istemiyorum. Moralinizi bozmak istemiyorum. Onun için konuşmayacağım. Ama çok mühim gerçekleri bilmemiz lazım. Düşünün ki daha cinleri şu cemaatimizin içinde yani sizi kastediyorum caminin dışını kastetmiyorum. Şeytanlar, cinler, cin tayfasıyla alakalı ne bildiğinizi sorsam, bir sayfalık kağıdı dolduramazsınız. Cinler nedir? Şeytan nedir? Şeytanın, cinlerin, iblisin, şeytanın, Müslümanlarla olan münasebeti nedir? Neden her meseleye, her hayırlı işe başlarken, اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ Niye bunu Allah bize çektiriyor? Bu da yetmiyor. Hayatında zengin Müslümanların bir sefer en azından Arafat'a, oradan Müzdelife'ye, oradan da Mine'ye çağırıp niçin üç gün peş peşe şeytanı bize taşlattırıyor? Şeytan taşlama var da. Soruyorum Hacı Efendi'ye vallahi manasını bilmiyor. Şeytan taşlaması nedir? Nasıl olur? Gözle görülmeyen bir şeyi taşlayabilir misiniz? Taşlayamaz mısınız? Siz söyleyin. Taşlayamazsınız.
O halde bunun manası ne? Gözle görülmeyen şeyi taşlamak aptallık olur. Karanlığa taş atabilir misiniz? E daha niye orada büyük şeytan, orta şeytan, küçük şeytan ne bu ya? Bunlarla alakalı bir konferans verilmesi gerekse tam sekiz saat sürüyor. Sekiz saat. Cemaat Allah'ı doğru dürüst tanımadığı gibi vallahi şeytanı tanımıyor. E buyurun size anlatalım bunların ne olduğunu diyoruz kimse gelmiyor. Yarın mahşer günü yakanıza yapıştığım zaman utanmayasınız. Kusura bakmayın. Şu camiye gelen bir Müslüman niye peşinde üç tane ya bir horoz bile peşinde üç tane tavuğu gezdiriyor be.
Horoz bile olamadınız siz ya. Ne olur çekinin, kandırın. Kandırın. Camiye getirmek için bir adamı kandırmak nedir siz söyleyin? Caizdir. Elin adamını cehenneme götürmek için kandırıyor. Sen cennete getirmek için kandırıyorsun. Kandırın ne olur. Yani bizde bir gayretsizlik var. Cemaatte müslümandan müthiş bir gerçeklik görüyorum. Bazı müstesna arkadaşlarımız var. Allah onlardan razı olsun. Gayret içindeler, çırpınıyorlar. Düşüyorlar, düşüyorlar. Oraya koş, buraya koş, bir şey yapayım ama cemaatin çoğunluğunda gevşeklik var. Esneklik var, eksiklik var. Başımıza gelecek bir beladan korkuyorum. O zaman da istediğimiz dersi yapamıyoruz. Bakın öyle bir ders hazırlamıştım ki bugün. İştahla, istekle ama gelip de cemaati, caminin yarısı bile dolmamış görünce vallahi iştahım kesiliyor. Samimi söylüyorum ya. Niye? Niye? Eğitim sisteminde bir düzen var. Eğitim, öğretim sistemi...
...lerinde talebeler sınıfta yerini alacak. En son kim gelecek? Hocadır. Ama bizim tabaksına hoca geliyor, cebat yok. Eğitim olmaz. Vaiz olmaz, nasihat olmaz. Anlattığım dersin başını dinlemeyen sonundan vallahi bir şey anlamaz. Eğitim aykırıdır. Eğitim sistemine ve kanunlarına aykırıdır. Ders bir bütündür. Başını dinlemeyenin sonundan alacak bir şey yoktur. Bunu bir türlü başaramıyoruz. Ezan okunduktan sonra üç dakika da uzatamıyoruz. Muazzam sıkıntı başlıyor. Efendim çekim var, senedim var, müşterim var. Git bakalım nereye kadar gideceksin. Peşinde koştuğumuz bir dünya var. Bizi en çok yanıltan budur. Efendiler bir insan. Bütün bir ömrü boyunca koşsun, koşsun, koşsun. En son nereye kadar koşarsınız? Mezarlığa kadar. Kötesi yok. Ne yaparsanız yapın. Sizin hayatınız Müslümanlara göre, Müslümanlığa, Kur'an'a, sünnete göre hayatımız, dünyamız bize emanet olarak verilmiştir. Bir kere bunu kabul etmek zorundayız. Ya desem ki kardeş Müslüman şu, Teybimi, şu cihazımı sana emanet ediyorum. Bir müddet sonra gelip alacağım desem bunu satabilir misiniz? Bu senin değil ki. Bunu kullanamazsın.
Bunu çalamazsın bile. Emanettir bu. Gelip alacağım diyorum. Sonunda tekrar gelip alacağım. Cenab-ı Hak da ben size bu hayatı, dünyayı, eşyayı emanet olarak verdim. Demiyor mu? Öyleyse bu emanet nasıl har vurup harman savuruyorsun? Müslümanın hayat anlayışı gayrimüslimin anlayışı gibi olmaması lazım. Gayrimüslim ben öleceğine inanmıyor. Öldükten sonra dirileceğine inanmıyor. Hesap gününe inanmıyor. Ahirete inanmıyor. Onun için dünyaya sınırsız sarılmış. Sen böyle olamazsın. Küllü nefsin zayikatül mevt ayetini göz ardı edemezsin onun için bütün müslümanların geleneğinde tabutun üstüne örtülen bir yeşil örtü var. Sizde biliyorsunuz yeşil örtü onun bir ucunda boydan boya hangi ayet yazılı, daima bu bezin orada küllü nefsin zayikatül mevt sümme ileyna türcaun türcaun demek rücu etmek yani müracaat etmek. Sonunda müracaat ediyor, gelip senin canını alıyor. Bu can senin emanetindir, mülkün değil. Yerinde kullanman lazım. Atamazsın, satamazsın. Bildiğin gibi kullanamazsın, emanettir bu. Ama bizim hayat anlayışımız tamamen İslami anlayıştan uzaklaştı. Olmaz. Bu çark böyle dönmeyecek, sonunda bırakıp gitmek zorundayız. Ne olur Allah'ın evine biraz zaman ayırın. Kızınıza ayırdığınız zamanın yüzde birini Allah'ın dinine ayırsanız evliya olursunuz. Elimizden alınacak şey için fazla debelenmenin bir manası yok. Elimizden alınacak yeryüzünde kalmış kalabilmiş kimse yok kainatta. Eğer yeryüzünü verseydi, verseydi, verseydi eğer Allah katında sizin çok kıymetli bir şeyiniz olsa bunu kime verirsiniz? En sevdiğiniz adama verirsiniz. Eğer dünyada çok mühim, çok kalıcı, çok cazip bir şey olsaydı Allah dünyayı herkesten çok kime vermesi lazımdı? Muhammed Mustafa'ya vermesi lazımdı. Onu da almış dünyadan bak. Yapmayın Allah aşkına Müslümanlar. Çok kötü girişimiz var. Çok kötü gidiyoruz. Çok yanlış gidiyoruz. Bu sessizliğimiz, bu tembelliğimiz, bu miskinliğimiz, bu pişkinliğimiz, bu gevşekliğimiz başımızdaki insanları da azdırıyor. Azdırıyor, görüyorsunuz. Suistimaller almış başını gidiyor. Hale bakın yani. Bir, Türkiye Elektrik Kurumu'nun başındaki genel müdür. T-E-K. Tek diyorlar. E-elektrik, K-kurum. Bunun başındaki genel müdür işte bak geçen gün pat diye adamı görevinden aldılar. Niye? 350 milyar. Vatandaşların, tüyü bitmemiş yetimlerin, gece konduda yaşayanların aman elektriğimizi kesmesinler diye ekmeğinden ayırdığı elektrik paralarını 350 milyar. Kendi parasıymış dedi.
Kimseye çaktırmadan Marmara Bank battı, geçen gün görüyorsunuz. Oraya faize yatırmak suretiyle aylardır bunun faizini topluyormuş herif ya. Yetimlerin parası bu. Bu banka batmasaydı kimsenin ruhu duymayacaktı. Düşünebiliyor musun? Sizin sessizliğiniz, hareketsizliğiniz, gevşekliğiniz baştaki adamları daha da az duruyor, kudurtuyor. Bizim gevşekliğimizdir bu. Dünyanın neresinde böyle bir genel müdür, böyle bir iş yapsa, o adamı görevinden almak değil, o ülkede yaşama şansı kaybolur. Türkiye'de bulunması mümkün değil bu adamların. Ama Müslümanlar gevşek. Ne gelirse çekiyor, ne gelirse sineye çekiyor. Gevşeklik. Böyle gitmez. Böyle gideceğini sananlar işte etrafımızda olan, görülen, patlayan olaylara baksınlar ve lütfen kanaatlerini değiştirsinler. Mümkün değil, gitmez. Bir zamanlar görüyorsunuz devlet malı deniz, yemeyen domuz diyorlardı. Bak devlet malı diye bir şey kalmadı. Çöktü, bitti, gitti. Bitmeyecek bir şey yoktur. Denizler de biter. Denizler de biter. Nitekim bitmiş denizler. Eskiden denizken kurumuş yerler yok mu? Çekilmiş yerler yok mu? Bakın şu İstanbul'da barajlar var. Su toplayan barajlar. Eğer yağmur yağmasa on gün sonra bu barajlar kuruyor mu kurumuyor mu? Demek bitiyormuş bak. Demek bitiyor. Bundan dolayıdır kainatın efendisi Hz. Muhammed'ül Emin. Rahmeten lil alemin. Sallallahu aleyhi ve sellem ne diyor? Denizin ortasında yahut akan bir nehirin kıyısında abdest alsanız dahi sanki çölün ortasında çok sınırlı bir suyunuz varmış da öyle abdest alıyormuş gibi davranmanız lazım diyor. Sen bakma attığına kuruyabilir. Terbiyeyi görüyor musun? Denizin ortasında ortasında bile abdest alırken çölde abdest alan bir müslümanın harcadığı sudan fazla harcayan cehennemliktir diyor denizin ortasında deniz devlet malı denizmiş yemeyen domuzmuş bundan daha şerefsiz bir söz olur mu dünyada bak gitti işte hazine tam takır yemeğe dayanır mı devlet bütçesi Demek ki çok kötü bir giriş var. Bunun da çaresi, çözümü Allah'ın dinine dönmektir. Belki gayrimüsliimler, Hıristiyanlar, Yahudiler, layıklıyı dinsizlik olarak uygulayanlar öyle zannediyorlardı ki 70 sene sonra Türkiye'de bir pek Müslüman kalmayacak zannediyorlardı. Fakat Allah onları yanılttı. Şimdi bütün senaryolar, bütün tuzaklar, bütün hileler, bütün oyunlar kimin üzerine yapılıyor dünyada? Müslümanların. Sen bunun farkına varmadıysan, bunun farkına varıp camileri tekrar doldurmaya koşmuyorsan korkarım ki büyük tehlikelere, çok sıkıntılara maruz kalacağız. Bakın, Hristiyan dünya yatıp kalkıp Müslümanların beldelerini, şehirlerini, topraklarını nasıl ellerinden alabiliriz diye vallahi hesap yapıyor. Yatıp kalkıp hesap yapıyorlar.
Bütün dünyadaki kavgaya bakın, Müslümanlar üzerinedir. Müslüman da böyle pısırık, çekingen, camiden, cemaatten uzak, işine, gücüne dalmış, davayı, dini İslam'ın dışında kalırsa ne olur bizim halimiz?
Aksine, tam tersine Cenab-ı Hak Müslüman Türkleri diyorum. Bakın, Arapları demiyorum. Şu anda dünyada Müslüman Araplar var. Müslüman İranlıları var. Bir de Müslüman Türkler var. Yani çoğunlukta, yani öbürleri kısmi olarak Pakistanlılar var, Afganlılar var. Ama en fazla dünyada sözü edilen Müslüman üç mühim millet var: Müslüman Araplar, siz söyleyin, Müslüman İranlılar, Müslüman Türkler. Bu üç Müslüman milletin içinde Hristiyan dünyasının asıl hedef aldığı millet hangisidir siz söyleyin? Müslüman Türklerdir. Niye? Müslüman Türkleri Cenab-ı Hak getirmiş, getirmiş, evvelce Hristiyan olan insanların vatanına bizi oturtmuş mu, oturtmamış mı? İşte mesele buradan çıkmış.
Şu anda bizim üzerinde oturduğumuz İstanbul, 541 sene evvel kimin elindeydi, kim burada oturuyordu? Hristiyanlar, bırakın Rum'u, Hristiyanlar. Yani biz şu anda İstanbul'da oturan bir Müslümanı ben şuna benzetiyorum, çünkü bütün Hristiyanlar ayağa kalktı, atağa kalktı, silah ellerinde, teknoloji ellerinde, imkan ellerinde. Birleşmiş Milletlerin tamamı değilse, büyük çoğunluğu Hristiyan, NATO'nun tamamı Hristiyan, Avrupa topluluğunun tamamı Hristiyan, birleştiler, bütünleştiler, Birleşmiş Milletleri elde ettiler, daimi üyeler onlardan, NATO onlardan, Avrupa Birliği onlardan, tam birlikleri sağladılar, şimdi topraklarını birden almak istiyorlar mı, istemiyorlar mı?
Ve İstanbul Müslümanları şu anda Hristiyanların böyle gözlerini dikip baktıkları bir zeminde adeta mayın tarlasında oturuyorsunuz. Vallahi rahatınız kaçacak yakınlarda birkaç ay sonra. Huzurunuz kaçacak, dükkanınızda bu enflasyonun getirdiği sıkıntıdan yüz bin beter bir sıkıntı gelecek. Savaş tehlikesi var.
Mayın tarlasında oturuyorsunuz. 541 sene geçti ama Hristiyanlar unutamadı. Fatih Sultan'ı affetmediler. Yani Hristiyan dünya Fatih Sultan Muhammed Han'ı affettiler mi, etmediler mi? Sizi de affetmediler. Bizi de affetmediler. Hazmedemediler.
Fatih Sultan'ın İstanbul'u fethetmesini hiçbir Hristiyan hazmedemedi. İçine sindiremedi. Ve Fatih Sultan Muhammed Han 15 kere zehirlenmiş, 15. sinde ciğerleri paramparça olarak şehit olmuştur. Tarihten okuyayım, akşam belgeyi aldım. Büyük Türkiye Tarihi diye bir kitap var.
14 cilt Büyük Türkiye Tarihi. Çok ciddi bir eser, araştırma eseri, tarih kitabı. 14 cilt böyle yazarsınız. O 14 ciltlik Büyük Türkiye Tarihi'nin 3. cildinin, 3. cildinin 126. sayfasından almışım. Mühim bir vesika.
Büyük Türkiye tarihi cilt 3 sayfa 126. Şu bilgiyi veriyorum: Hristiyan Venedikliler Fatih Sultan Muhammed Han'ı 15 kere zehirlediler. Tam 15 kere suikast yapmışlar. Muvaffak olamamışlar. 15. sinde bakınız Venedikli bir Yahudi olan Asya'da, aslen Venedikli bir Yahudi olan, bir Yahudi olan, aslen Venedikli bir Yahudi olan, ismi de Maestro Lacapo. Lacapo adında Müslüman olduğu görülen ve yani sonradan Müslüman olmuş, dinini bırakmış İslam olmuş, tam Müslümanlar gibi. Yaşayan bir adam şeklinde saraya girmiş ve sarayda sarayın hekimi makamına yükselmiş. Saray hekimi. Hekim malum bugün doktor diyorlar tabi hekimi. Ve Fatih Sultan'ın rahatsızlıklarını tedavi eden baş hekim medenisine gelmiş. Nakafo. Öyle dikti bir Yahudi. İtibar görmüş, itimat kazanmış. Muhteşem görünüyor ki sonunda Fatih Sultan, İstanbul'u fethettikten sonra ikinci bir proje daha hazırladı. Bu proje Roma'yı fethetmekti. Roma, Roma. Roma'da kim var? Ne var Roma'da? Papa var. Papa. Matı Roma İmparatorluğu'nun başı işte orası. Bakın, İstanbul Doğu Roma'nın merkeziydi. Efendim, İtalya'daki Roma Batı Roma'nın merkezi. Yani orada Papa var. Orayı da fethetme hazırlığına başlamıştı. İkinci proje. Birinci proje Konstantini yani İstanbul'u fethetmek. Hemen arkasından hazırlık yapmış Fatih Roma'yı fethetmek. Bu hazırlıkların içerisindeyken bu Venedik Yahudisi ama Müslüman olmuş şekliyle, şemaliyle, yaşayışıyla, namazıyla, abdestiyle mühtedi yani Müslüman olmuş bir kimse olan bu maestro lakaplı ama ismini değişti mi tabii, Yakup Paşa adına Yakup Paşa diye geçiyor gayet ustalıklı ve çok korkunç bir zehir kullanarak ve dozunu da Fatih Sultan Üsküdar'da geçip Anadolu yakasından sonra Roma'nın fethini hazırlıklar yapmaya başladığı sürede tedavi ediyorum.
Bu baş hekimi, sarayın hekimini yakalayarak paramparça etmişler sarayda. Ama ne çare? Fatih Sultan gitti. Kırk dokuz yaşını bir ay beş gün geçmişti öldüğü zaman. Çok genç. Kırk dokuz yaşında. Cihan Fatih'i. Cihan hükümdarı. Aşık Paşazade bir tarihçimiz var. Osmanlı tarihçisi diyor ki topladığı malumata göre Sultan Fatih'in ciğerleri doğranmış vaziyette kan kusarak akşama kadar parçalandı diyor. Adamlar nasıl çalışmışlar, affetmediler, hazmetmediler. Her kötülüğü yaparlar. Nasıl emin olabilirsiniz? Ve Fatih ölür ölmez Hristiyan dünyasında şenlik başladı diyor tarihçi okuyorum oradan.
Atılmaya başlanıyor. Kapanın emriyle bütün Avrupa'nın kiliselerinde üç gün, üç gece vallahi çanlar çalınıyor. Bayram yapılıyor. Fatih öldü diye. Neden ne haberimiz var bizim? Ve üç gün, üç gece bütün Avrupa'nın kiliselerinde şükür ayinleri yapıldı diyor yani. Şükür ayinleri. Şükür Fatih'ten kurtulduk diye. Ayin yapıyorlar 3 gün 3 gece. Bunun bütün kitapları yazıyor bu hadiseleri. Ama bizim haberimiz yok. Biz zannediyoruz ki layıkıyla benimsedik. Çağdaş olduk. Avrupalı kadınlar gibi dudaklarımızı boyaladık. Tırnaklarımızı cilaladık. Oh ne ala olduk Avrupalı. Avrupalı da bizi affetti. Nerede affetti? Hani göster bakayım. Avrupalı Hristiyan ülkeyi Avrupa topluluğuna bir dakikada aldılar mı almadılar mı? Hemen aldılar. Niye Hristiyan onlar? Kim bunlar? Finlandiya, Norveç, İsveç, Avusturya. Hemen aldılar. Ya Allah haşa. Ben şuna dikkatini çekmek istiyorum. Şu Müslüman millet Allah'ın kitabına Allah'ın ayetlerine kitaptan maksat ayetler yani. Öyle geliyor ki itikat ediyorlar da itimat etmiyorlar. Bak itikat başka şey, itimat başka şey. Neye itimat? Allah-u Teala çok açık haber veriyor. "وَلَنْ تَرْضَٓاءَ عَنْكَ الْيَهُودُۜ" Bak Yahudi ayet yani bu. "وَلَنْ تَرْضَٓاءَ تَيْك۪يدِ نَفْيِ اِسْتِقْبَالٍۜ" Nef demek olmayacak, yani nef'i diyor, menfi, olumsuz. Ne şimdi ne de gelecekte. Velenterda, sizi kabul etmeyecekler, bu ayettir. Sizden hoşnut olmayacaklar, size rıza göstermeyecekler, sizi aralarına almayacaklar. Siz hoşlanmadığınız adamı aranıza almak ister misiniz? Ayet bunu söylüyor. Yahudiler. Daha başka hiçbir Hristiyan Hristiyan olduğu müddetçe Yahudi olduğu müddetçe Ey Muhammed Mustafa'nın ümmetleri bakın Peygamber'e Eyümmet-i Muhammed'e hitap ediyor. Sizi aralarına almayacaklar. Ne zamana kadar onun da sınırını Allah-u Teala bildiriyor. Bırakıp Allah'ın oğlu dedikleri İsa'ya inanıncaya ve kiliseye bütün camilerinizi yıkıp tarumar edip kiliseye kayıtlanıncaya kadar sizi aralarına almayacaklar diye bu ayeti gönderen Allah mı başlasın mı? Niye pek itimat etmiyorlar? Niye Allah'a itimat edilmiyor? Bakın Allah aşkına. "Kabul etmiyorum" demiyorum, dikkat edin. Gerçek Müslüman kabul etmiyorum. Müslüman başka, gerçek Müslüman başka. Beytullah'a bile Hristiyan Amerika'nın dolarıyla, Hristiyan Almanya'nın markıyla giden vergilerin yüzde ellisini hangi vilayet karşılıyor siz söyleyin. İstanbul ya ne susuyorsun. Her gün konuşuyorlar. Devlet hazinesine giden toplanan vergilerin yüzde ellisini İstanbul karşılıyor. Peki yüzde doksan dokuzu Müslüman bu ülkenin İstanbul'da ve bütün Türkiye'de vergi rekortmeni olarak ilan edilen kimdir Türkiye'de? Parayla satarak vergi rekortmeni olması bugünkü Müslümanları rahatsız etmiyorsa, o Müslümanlar vallahi gerçek Müslüman değildir. Dikkat edin. Vicdanınızda azap duymanız lazım. Azap, azap. Başınıza Cenab-ı Hak ateş yağdırmıyorsa demek ki bazı sabiler, bazı mazlumlar var aranızda.
Hazırladığım konuya daha giremedim. Çünkü cemaat daha camiyi doldurmadı. Böyle cemaate vaaz mı edersiniz, sitem mi edersiniz, sopa mı savurursunuz, ne yaparsınız bilmiyorum ki. Sura bakmayın yani. Bak, koca bak şu kadar ders hazırlamışım ben. Otuz tane kitap karıştırdım. Size konuşayım diye. Ama başlayamadım. Cemaat gelmedi vaktinde. Ne yapayım? Ne konuşayım yani?
Tutturamaz. Herkesin saatine bakıyor eyvah. Mağazaya gelen mi oldu? Çıkan mı oldu? Maliye müfettişleri mi geliyor? Hiç kimse de Azrail mi geliyor diyen yok ya. Böyle Müslüman olunmaz arkadaşlar, kardeşler, hacılar, efendiler, dervişler, şeyhler. Böyle Müslüman olmaz. Şuna bakmayın.
Affetmiyorlar. Hıristiyanlar bakın 541 senedir Sultan Fatih'i affetmemişlerdir. Biliyor musunuz? Arz ediyorum yine tarihten aldım, kitaptan aldım. Burada var notlarımda. Fatih Sultan bakın Allah aşkına dinleyin. İstanbul'u fethettiği tarihten sonra kaç sene geçmiş? Tam 541 sene. Dikkat edin. 1450 Patrikler de ölür mü ölmez mi? Ölür. Bir tanesini de Osmanlı padişahı patrikhanenin orta tapısında asarak öldürmüş. Osmanlı sultanının astığı Fener Rum patriğinin adı Patrik Gregorius. Rus casusu olarak çalışmış. Moskova'nın casusu olarak Osmanlı'ya ihanet ettiği sabit olmuş. Parça asmış. Hayır vatan haini. O Patrik Gregorius'un asıldığı günün üzerinden de 173 sene geçmiş. O Patrik'in asıldığı orta kapı o günden bugüne vallahi kapalı billahi kapalı açmamışlar. O kapının arka yüzünde bir yazı var. Biz gittik gördük. Yunanca bir yazı var. Diyor ki aynen bu orta kapıda bir Müslüman Türk devlet başkanı asılmadıkça bu kapı açılmayacaktır yazıyor. Gidin okuyun. Hepinizi davet ediyorum. Patrikhane. Hani sizi affetmişlerdi? Laikliği kabul etmiştiniz. Medeniyetçilik, halkçılık, inkılapçılık, cılık, cılık, cılık. Bak ne terde. Hani seni kabul etmiştin? Hani niye kapıyı açmadı? Ya bu Müslümanlar ne olacak Allah aşkına hiçbir şey farkında değiller.
İstanbul'u fethetmesinden sonra Hristiyanlar bir karar alıyor. Bak kararı yine kitaptan okuyorum. Aynı okuduğum tarih kitabından okuyorum. Karar alıyor. O günden sonra ölen Patrikler yani eceliyle ölen Patrikler değişik olarak mezara gömülüyorlar. O günden sonra mezarları değişiyor. Mezarlar nasıl kazılır siz söyleyin. Enine. Enine.
Mezarını dikine kazıyorlar. Dikine dikine. Aynen su kuyusu gibi. Vallahi böyle açın okuyalım. Halen de öyledir yani. Ve o patriği anlı şanlı şekilde bezedikleri kefenle ne yapıyorlarsa bilemiyoruz. O şekilde dikine mezara gömüyorlar. Ve bir inançları var. İstanbul Müslümanların elinden alındığı gün bu patrikler dikine ayağa kalkıp dirilecekler. İşte buna saygı bulacaklar. Bu inancı taşıyorlar. Vallahi böyle. Bizim nedenle haberimiz var. Bizimkiler zannediyorlar ki ooo tiyatroyu aldık, sinemayı aldık. NATO'ya bizi aldılar. E tamam daha Hıristiyanlar bize bir şey demez. Mah demez. Gel de gör bakayım. Nerede seni affetmişler? Nerede seni kabul etmişler? Ey Türkiye Cumhuriyeti, atıyor. Korkunç. Artık bir takım Avrupalı yazarlar bile tahammül edemiyor bu atan kana. Öteden işte Filistin'de bakın tam kırk beş senedir kan atıyor. Tam kırk beş senedir Filistin'de kan atıyor. İşte Afganistan'da işte bakın Keşmir'de Keşmir Pakistan'ındır. Hindistan benimdir diyerek 15 senedir kıtır kıtır Keşmir'de Müslüman kesiyor. Birleşmiş Milletler'in gözünün önünde bu işler oluyor. Bu kadar kan akarken, bu kadar dehşet vahşet uygularken Birleşmiş Milletler Amerika buralara müdahale etmiyor da niye hiçbir gürültü patırdı olmayan, kan akmayan, kimsenin kanı akmayan neden Kıbrıs'ı şimdi pat diye gündeme getirdi? Siz söyleyin niye gündeme getirdi?
Çünkü Hz. Muhammed Mustafa biliyorsunuz, İstanbul'un fethini Medine-i Minelvere'de işaret buyurdular. Hadisi biliyorsunuz. Hadisini bilmeyen yoksa ne bileyim içinizde. Ey ümmet-i Muhammed diyor mutlaka İstanbul'u fethetmeniz lazım. Fethedin.
Ama bu hadisten evvel, peygamberimizin bu işaretinin evvel, bundan yani Konstantin'den, İstanbul'dan evvel, işaret parmağıyla daha önce nereye işaret etmiştir söyleyin? Kıbrıs'ı yahu, Kıbrıs'ı. Kıbrıs işaret etmiştir. Bu işaretten sonradır ki, Hazreti Osman radıyallahu anh, Allah-u An Efendimiz zamanında Müslüman sahabeler Kıbrıs'a çıkartma yapmışlardır. Peygamberimizin mübarek vücudunun dünyadan değişmesini yani vefatını mütakip 16 sene sonra Kıbrıs'a çıkmışlar. Bakın ne kadar kısa, ne kadar çabuk. Peygamberimiz dünyadan ahirete intikal ettikten 16 sene sonra Kıbrıs'a çıkmışlar.
Bunu ben hadisten söylüyorum. Bunu Rumlar iyi biliyor. Bunu Hristiyanlar iyi biliyor. Senden iyi biliyorlar. Onun için Kıbrıs'tan başladılar. Hemen İstanbul'dan başlasalar olmaz. Oradan gelecekler çünkü. Allah'ım ne olacak şu Müslümanların hali? Ne olacak? Daha camilerde bile toplanamıyoruz. Nasıl meydanlarda toplanacağız? Daha camilerdeki vazı masyada sahip çıkanınız nasıl memlekete sahip çıkacaksınız?
Eskiden, eskiden bu çok şeylerin satıldığı dükkanların önünde kuyruk olurdu. Kuyruklara alışmışız, kuyruk. Bu adamlar niye kuyruğa girmişler?
Bak başladınız görmeye. Bu tehlikedir bu. Ekmeğe gel dayandı bakın enflasyon. Düşünün 4 milyon bile maaş almayan bir işçi. Ben her gün onlarla beraberim. 4 milyon bile maaşı yok. Günde 5 nüfuslu adam en azından 10 tane ekmek yiyor. 10 tane ekmek ne ki ya? 3 kilo ekmek. 300 gram sayın bir ekmeği 10 kilo ne yapar?
Bu adam çamaşır almayacak. Ayakkabı almayacak. Elektrik yakmayacak. Su kullanmayacak. Affedersin. Ayağına çorap değmeyecek. Çocuklarına bir şey almayacak. Çay içmeyecek. Kupkulu para. Ayda iki milyon. Bu ne ya bu? Bu ne ulan bu? Böyle gidemezsiniz. Allah ekmeğinizi elinizden almaya başlattı. Kuyruklar başladı. Tehlike çanları çalıyor. Öyleyse dönün.
diyor musun demiyor musun? Ya Rabbi ancak sana kulluk ederiz. Yardımı ancak senden bekleriz diyoruz. Yardımı Amerika'dan bekliyoruz. Biz ne saçma Müslümanlarız ya. Ne hale gelmişiz. Aman Amerika yardım et. Aman İMS yardım et. Aman Dünya Bankası yardım et. Ama Ya Rabbi sen yardım et diyen yok. Yardım alamasın.
Ne değildir? Ne değildir? Çok mühim meseleler var. Konuşamıyoruz ki. Geç geliyorsunuz. Ve böylece hac mevsimi de zaten başladı. Hızla bakınız. Bayrama kaç gün var? Siz söyleyin. 15 gün yahu. Bak kimse dikkat etmemiş. 15 gün var bayrama. 15 gün kaldı bayrama. Düşünebiliyor musunuz? Bir şey kalmadı. Kurban alacaksınız. Nasıl alacaksanız tabii. En küçük öküz 20 milyon lira.
yanlış duymadınız 200 milyon seneye hac 400 milyon olacak kim gidecek işinizden durum ağırlaşıyor durum kötüleşiyor kendinize gelin ve böylece kürsüye çıkmadan evvel bu bölgemizden beldemizden cami cemaatimizden hacca giden hazırlanan ve hafta içinde kafilele gidecek olan kardeşlerimiz sizden helallik
istediler. Onlar adına haklarınızı helal ediyor musunuz? Allah razı olsun. Cenab-ı Hak onların da yolunu açık etsin. Oradan bize Allah Resulü'nün selamını getirsinler inşallah. Hak Teala cümlemize meded-ü inayet eylesin. Müslümanlar üzerinde tuzaklar hazırlayan küfür dünyasını, Hıristiyan dünyasını Cenab-ı Hak onlara hidayet nasip etsin. Hidayet nasip olmayacaksa bütün dünyaka
kafirlerini, hidayet nasip olmayacak, bakın şartıma iyi bakın yani ben beddua ederek söylemiyorum. Hidayet nasip olmayacaksa, alemi İslam'ın başına bela olmaya devam edecekse, yeryüzündeki kafirleri, Hazreti Nuh Aleyhisselam gibi söylüyorum, altlarını üstlerine getirsin inşallah. Haftaya, cumaya, bir saat kala Allah aşkına sizi beklemek niyetiyle, Lillahi Teala'l-Fatiha.
Timurtaş Uçar Hoca Efendi
Hazırlayan: Kürsüdeki Mücadele
Yorumlar
Yorum Gönder